Shhhbooks merak ediyor: “Oyun ve Sanat Arasında Nasıl Bir İlişki Var?”

Arkeologların yaptığı araştırmalar, oyun tarihinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu gösteriyor. Bugün herkes tarafından bilinen pek çok oyunun, çok eski çağlarda da oynandığını gösteren belgeler, bulgular, buluntular var. Uygarlığın bilim, sanat, mimari, moda gibi her alandaki gelişim süreçleri, oyunlara ve oyuncaklara da yansımış.

Bu haftanın konusu “oyun” olunca, sizler için oyun uzmanı ve fütürist Yeşim Kunter ile sohbet ediyoruz. Yeşim bizlere oyun oynamanın yetişkin & çocuk algısındaki önemli ve sanatla olan yakın ilişkisinden bahsedecek. Keyifli okumalar dileriz!

Merhaba Yeşim! Oyun nedir? Nasıl tanımlarsın?

Oyun kendimizle, etrafımızı saran hayat ile derin bağlantılar kurabilmektir. Oyun, kendi içinde tanımlanması zor ancak bir yapı içerisinde anlamlaşan bir kavramdır.

Oyun sayesinde keşfetmeye, sorgulamaya, deneyimlemeye başlarız. Bu sayede gelişir, adapte olur, keşfe çıkar, gözlemler yapar ve evriliriz. Oyun hayatta kalmaktır!

Yetişkinler için oyun oynamak neden bu kadar önemli?

Oyun her yaş, her canlı için yaşama bağlanma gücü ve devam edebilme motivasyonu için önemli. Oyunsuzluk veya bugünlerde çok dile getirdiğimiz oyun yoksunluğu; ruhu, bedeni, duyuları, duyguları zincire vurur, yaşama, keşfetme şansı vermez. Kısacası oyun neden yetişkinler için de önemli sorusuna, oyunsuzluk bizi nerelere götürür diye bakmak lazım. Kendini ifade edemeyen yetişkin (veya çocuk ya da canlı) bastırılmıştık duygusu ile dolar, bunun sonucunda zihinsel, fiziksel, duygusal çöküntüler yaşamaya başlar.

Burada önemli olarak şunun altını çizmek gerekir. Oyun oynamaktan bahsederken, “oyun”u çok genel anlamda kullanıyoruz. Gülmek, espri yapmak, sosyalleşmek, kendi başına zaman geçirmek, sevilen hobilerin yapılması, yemek pişirmek, tek başına yürüyüş, resim yapmak… Kısacası hayata bağlı küçük detaylarda saklıdır oyun. En önemli niteliklerinden biri gözlem yapabilmektir. Gözlem yapabildiğimiz ve içselleştirebildiğimiz, bu içsellik ile daha sonra deneyimleyerek yeni bir şeyler yaratabilmeye izin verir. Eğer biz oyun oynamaya vakit harcamazsak; düşünce gücümüz zayıflar, merakımız azalır ve motivasyonumuz düşer. Ayrıca hayata karışma, onu deneyimleme ve tekrardan kendimizce ifade edebilme şansımızı kaybederiz.

Yeşim Kunter - Play workshop baloon

Beynimizin oyunsal alanını sık sık çalıştırdığımızda, düşünce yapımız nasıl değişir? 

Beynimizin tümü oyunsalığa açıktır. Oyun bölgesel değil, tümsel bir kavramdır. Dolayısıyla her “oyunsal” düşünce neronlarin yeni bağlantılar oluşturmasına, beynin esnekliğinin artmasına ve daha özgür bir düşünce yapısına kavuşmamıza yarar. Oyun oynayanlar her gün vücutlarına esneme hareketi yaptıranlar gibidir (gerçi bu da oyunun bir parçası). Oyunsal düşünce; ihtimallere açık olmayı, zor zamanlarda esnek olabilmeyi, strese karşı dayanıklılığı arttırır. Dolayısıyla hayal gücünü geliştirir ve farklı bakış açıları geliştirebilmemize olanak sağlar.

Kaç çeşit oyun var? Duyusal oyun ne demek?

Farklı türlerde oyun var. Literatürde oyunu beşe ayırıyorlar. Bunlar; Objesel, Sembolik, Aktif, Sosyal, Kurallı Oyunlar.

Objesel Oyun: Bizlerin objeleri incelememize, onların fonksiyonlarını algılamamıza ve farklı kullanım yerleri bulmamıza, yaratıcı düşünce gücümüzün ve merakımızın artmasana neden olan tip oyundur (yap-boz, puzzle, yoyo, topaç…).

Sembolik Oyun: Diller semboller ve desenlerden oluşur. Resimsel düşünce gücü ve sembollerin soyutlaştırması ile oluşan sembolik düşünce gücü, bileşik düşünceyi geliştirme adına çok önemlidir.

Aktif Oyun: Kaba ve ince motor becerilerini içerir. Topla oynanan oyunlardan tutun, Lego’larla yapılan kulelere kadar. Kısacası bedenin hareket halinde olmasını gerektirir.

Sosyal Oyun: Hayal gücü, rol yapma, sosyal kuralları deneme ve deneyimlemeyi içerir. Bu oyunlardan kavradıklarımız, empati yapabilme becerilerimizi arttırır.

Kurallı Oyun: Kuralları olan oyunlardır. Bundan uzlaşmayı, stratejik düşünmeyi, plan yapmayı ve dayanışma içinde çalışmayı öğreniriz.

Tüm bu oyunların en önemli oyun turu; Duyusal Oyun’dur. Bu dönem özellikle 0-3 yas grubu için çok önemlidir. Bu dönem içerisinde, etrafımız ve kendimiz arasındaki ilişkiyi öğreniriz.

Duyusal Oyun: Dünyanın nasıl bir yer olduğuna dair iç görü kazanmamızı sağlar. Kinestezik, işitsel, sözlü, görsel her türlü duyusal girdiyi kapsar. Kısacası tüm bu duyusal oyunlar, algılarımızın kuvvetlenmesini sağlar.

Oyun ve sanat arasında nasıl bir ilişki var?

Sanat, oyunun içinden doğar. Huizinga, Homo Ludens adlı kitabinda, kültürlerin oyunsallık içinden çıktığından bahseder. Oyun ve sanat birbirleriyle iç içedir.

Burada oyunsal düşüncenin devreye girmesiyle birlikte, insan beyninde oluşan pozitif değişimlerden bahsediyorum. Gözlemlemek, içselleştirmek, irdelemek, araştırmak, deneyimlemek, uygulamak ve keşifler yapmak…Bunların her biri oyunun nitelikleridir. Fakat burada asıl anlatmak istediğim yalnızca çocuksu bir oyun değil. Aslında ben daha çok hayata bir çocuk gibi taze gözlerle bakabilmekten bahsediyorum. Yani merakını hiç yitirmeden, konuya daha olgun ve farkındalıkla yaklaşabilmekten söz ediyorum.

Kitaplar en önemli oyun araçlarından bir tanesi. Çocuk kitapları okumak neden her yaş grubu için çok önemli?

Kitaplar, fantezi ve gerçekler arasında gidip gelmemizi sağlar. Nitelikli çocuk kitaplarında edebi ve grafik yollarla oluşturulan metaforlarla; düşünce gücümüz farklılaşır, zenginleşir ve gelişir. Böylece durumlara farklı açılardan bakabilmeye başlarız. Hayal kurabilmek ve kurgulayabilmek, hem çocuk hem de yetişkin zihni için çok hayati ve gerekli bir egzersizdir.

Çizerler olarak farklı malzemeler deneyimlemeyi ve bunlarla yeni sonuçlar elde etmeyi seviyoruz. Sen çizim yaparken hangi malzemeleri kullanıyorsun?

Evet, kesinlikle katılıyorum. Farklı malzemeler kullanmak, kendimizi ifade edebilme biçimimizi doğrudan etkiliyor ve onu zenginleşiyor. Ben oyuncak dünyasına adım atarken; metal, ahşap, bilye ve sprey boya başlamıştım. En büyük zevkim bu dört farklı malzeme ile daha önce deneyimlemediğim oyunlar elde edebilmekti. Daha sonraları biraz desene yöneldim. Mesela o dönem okuldayken uzun bir süre mavi eskiz kalemleri kullandık. Bu malzemeyi kullanmak okulun kuralıydı.

Şu aralar sulu boya ve çeşitlerini çok kullanıyorum. Öğrenilecek uçsuz bucaksız bir dünya var. Çizim konusunda keşif sürecinin henüz başındayım 🙂 Ama bu aralar farklı su bazlı malzemeler de denemeye başladım. Özellikle Viarco ürünlerinin diğer ürünlere oranla farklı kullanım şekli olması beni heyecanlandırıyor. Mesela kare şeklinde olanlar; sizi daha özgür çizimler yapmaya teşvik ediyor çünkü diğer malzemelere oranla ıslakken çok daha kontrolsüzler ve şaşırtıcı sonuçlar elde edebiliyorsunuz. Kuruduklarında ise daha kontrollü bir araç haline geliyorlar. Bu da çizdiklerimi toparlayabilmem için gerekli bir aşama. Yani anlık bir çizim yaparken, tek bir malzemeyle pek çok olanak elde edebiliyorsunuz. Böylece size daha taze, farklı bakış açıları, keşif ve oyun dolu anlar sunabiliyor. Ayrıca çok başarılı yoğun renk pigmentleri kullanmışlar ve bu da ortaya çıkan işlere derinlik katıyor. Kullanması çok zevkli ve keyifli 🙂 Çizimle ilgilenen ve kendini keşfe çıkmak isteyen herkese tavsiye ederim.

Bu malzemelerle çizmek sende hangi duyguları uyandırıyor?

Renklerin gücünü, derinliğini ve onların bize sunduğu oyunsallığı kullanmayı seviyorum, bu bana çok ilham veriyor. Suyun verdiği hissi çok seviyorum; heyecan, neşe, oyunsallık, çocuksuluk ve pozitif hisler uyandırıyor. Bu yüzden benim için renklerin derinliğinin yarattığı etki ve hassas dokunuşlar çok önemli.

Su bazlı boyaları tercih etmemin en büyük nedeni, ben su sporlarını çok seviyorum; yüzmeyi, kürek çekmeyi, sörf yapmayı, kısacası suyun her şeklini, halini ve doğasını. Suyun soğuk veya sıcak halini, maviden toprak rengine kadar her rengini, devinimini, hareketliliğini, gücünü…Özellikle Londra’da yaşadığımdan beri nehre hayranım. Su bazlı boyalar bana bunu kendi ortamımda, kendi dünyamda deneyimleme şansı veriyor.

Değerli katkıların için çok teşekkür ederiz.

Yeşim Kunter Kimdir?

Oyun uzmanı ve fütürist Yeşim Kunter, oyun kavramını insan davranışları bilgisi ile birleştirip yeni deneyimler yaratmak ve yeni iş-gelecek tasarımlarında kullanmaktadır.

Gelecek jenerasyonların yeni oyun deneyimlerini geliştirilmesindeki çalışmaları sırasında eğitim sisteminde yeni bakış açıları yaratacak ve teknolojinin inovatif bir bicimde kullanılmasını sağlayan çalışmaları bulunmaktadır.

Oyun kavramının yaratıcılık ile olan ilişkisini vurgulamak amacıyla dünya çapında tasarım uygulamaları, seminerler, atölye çalışmaları ve liderlik çalışmalarında bulunmaktadır.

Bilkent İç Mimarlık ve Fashion Institute Technology Toy Design lisans eğitiminden sonra dünyanın onde gelen oyuncak firmalarından Toys R Us, Lego ve Hasbro’nun İnovatif Tasarım bölümlerinde uzun yıllar çalışmış, New York (ABD), Billund (Danimarka) ve şu anda Londra (UK)’de yaşamaktadır.