“En başından her şeyi düşünerek bir hikaye anlatmaya çalıştığımız durumda, her zaman daha az sürpriz ve her şeyden önce daha az şiir ve daha az gerçekle karşılaşmış oluruz.”
Manuel Marsol (Madrid,1984) şu anda Avrupa sahnesindeki en çok ilgi çeken illüstratörlerden biri. Kitaplar için yarattığı illüstrasyonları ona2017’de Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın Uluslararası İllüstrasyon Ödülü’nü, dört yıl üst üste Bolonya İllüstratörler Sergisi için seçtikten sonra kazandırdı. Sanatçı ile kitap projeleri, düzenlediği uluslararası atölyeler ve birlikte çalıştığı yayınevleri ile olan ilişkisi üzerine konuştuk. İyi haftasonları ve keyifli okumalar dileriz!
“Resimli kitaplar yapmaktaki amacım; çocukken büyülü yerlerin bende yarattığı etkiyi, ormanların, hayaletlerin, harika şeylerin, varoluşun gizemlerinin ya da geçmişin hikayelerinin şaşkınlığını yeniden canlandırmak… Bugün eğitiyormuş gibi yapan, “pratik” ve “yararlı” gibi görünen birçok resimli kitapla karşılaşmanız mümkün. Ama ben kitaptaki bu özelliklerin yalnızca tesadüfi veya tamamlayıcı olması gerektiğini düşünüyorum. Bence resimli kitapların asıl görevi, okuyucuyu, genç veya yetişkin fark etmeksizin, sanatsal ve şiirsel alanda büyülemek ve zevk vermektir. Ne eksik ne de fazla. Bir yazar olarak, etrafınızı bilgili ve eleştirel kapasiteye sahip insanlarla çevrelemenin de iyi olduğunu düşünüyorum. Sabır meselesi yalnızca editörler için değil, kendiniz için de önemlidir. Tecrübe zamanla kazanılır ve biz öğrenme adımlarını atlamak için fazla acele ediyoruz. İlk yarattığımız işten itibaren iyi olmamız gerekiyor gibi görünüyor, fakat bugüne kadar bu yalnızca Picasso ve birkaç nadir insanın başına gelmiştir. Sadece istatistik ve alçakgönüllülük adına, kendini buna adamaya karar veren kişinin bunun farkında olması önemlidir.”
Merhaba Manuel! İllüstratör olmaya nasıl karar verdin?
Reklamcılık & görsel-işitsel iletişim üzerine eğitim aldım ve 2009-2012 yılları arasında kreatif (sanat yönetmeni) olarak çalıştım. Ama küçüklüğümden beri her zaman resim çiziyordum ve sanata ilgi duyuyordum çünkü annemle babam sanat tarihi öğretmenleriydi. O zamanlar kendimi çizime adayacağımı hiç düşünmemiştim, içinde bulunduğunuz eğitim sistemi sizi böyle bir mesleği seçmeye davet etmez. Ama sonunda içgüdülerimi dinlemeye karar verdim ve illüstrasyon atölyelerine kaydolmaya başladım. Resimli kitapları incelemeye başladım ve bu kitapların aslında birçok olasılığı içinde barındıran, harika bir hikâye anlatım formatı olduğunu düşündüm. Daha sonra, eğer denemek istiyorsam, bu işi mümkün olan tüm enerji ve zamanımla yapmam gerektiğini anladım. Reklamcılık işini bıraktım ve illüstrasyon alanında yüksek lisans derecesine kaydoldum. İlk başta, e-posta yoluyla iletişim kurduğum editörler bana pek dikkat etmediler. Bu sırada kitap fuarlarına gitmeye ve resimli kitap & illüstrasyon yarışmalarına kaydolmaya başladım. Bu yaptıklarım işe yaradı ve 2014’te ilk kitabımı yayınladım.
Bir kitap projesine nasıl yaklaşırsın?
Bu süreç benim için her zaman farklıdır, çünkü aslında bunun sihirli bir formülü yok. Ama ortak bir noktası var. Ben çok fazla şey belgeliyorum, referanslar topluyorum ve her türden ilgili sanatsal çalışma hakkında düşünüyorum; sinema, edebiyat, resim ve diğer resimli kitaplar…Bütün bunlarla etrafımı sarıyorum ve yavaş yavaş zevklerimden ve sezgilerimden doğan noktalara varıyorum. Bu benim için hiçbir zaman A’dan B’ye düz bir yol olmuyor, nasıl başlayıp bittiğini asla bilmiyorum. İlerledikçe, bazen net fikirlerim oluyor ama neredeyse çoğu zaman tam olarak nerede biteceğini bilmeden kitabı keşfetme sürecinin içine giriyorum. Ne yapacağınızı ve ne söyleyeceğinizi en baştan tam olarak bildiğiniz zaman, bu süreçte sürprizleri ve şanslı keşifleri kaybetme riskiniz var.
Şimdiye kadar seni en çok zorlayan projeler hangileriydi? Bize bunların yaratım süreçlerinden kısaca bahseder misin?
Benim için çok zor olan iki proje vardı. İlki Kafka’nın Metamorfoz‘unu resmetmekti (Astro Rey Books, 2015). Bu proje ilk kitap albümümü bitirdikten hemen sonraydı ve şimdi, daha fazla deneyimimle bile bana böyle bir projeyi ele almak çok zor görünüyorsa, o zaman için çok daha zordu. Bu daha önce sonsuz vesilelerle resmedilmiş bir romandı ve orijinal bir dokunuşla nereye katkıda bulunacağımı bulmak zordu. Diğer çalışmalardaki en yaygın estetik olan siyah beyaz ve uğursuz karanlıktan kaçınmaya karar verdim. Renklerle başladım. Kafka’da olan ama her zaman gösterilmeyen bir mizah ve ironiyi ortaya çıkardım. Sonra, dev bir böcek olan ana karakterin gösterilip gösterilmeyeceği konusu vardı. Kafka’nın ilk baskıda editörüne önerdiği şey, gösterilmemesi yönündeydi. Neredeyse hiçbir illüstratör buna dikkat etmemişti ve bu da çok normaldi; evin içinde kilitli kalmış bir canavar çizmek çok düşündürücüdür. Ama sonunda bunu yapmanın bir yolunu buldum. Temsil edilen her şeye (kahramanın ailesi ve evin kendisi) böcek görünümü vermek ama Gregor’u asla göstermemek. Sartre’ın dediği gibi, cehennem başkalarıdır.
İkinci karmaşık proje ise La Leyenda de Don Fermín‘di (Ediciones SM, 2018). Bu proje Bologna Uluslararası İllüstrasyon Ödülü’nü kazandıktan sonra yapmam gereken bir kitaptı ve sanırım pek çok güvensizlik ortaya çıkardı. Kendi kendine dayatılan baskı, talepler, korkular…Öte yandan bu durum kendini yaratmaya adayan herkeste çok yaygın görülen bir durum. Sonunda belki ortaya düzensiz bir kitap çıktı ama diğer basit eserlerden daha gerçek ve yürekliydi.
Birçok ülkede atölyeler düzenliyorsun. Senin atölyelerinde neler bulabiliriz?
Bazen lekelerin önemine ve çizim yapmanın zevkine, çizimlere kazaları dahil etmeye odaklanıyorum, ama hepsinden önemlisi resimli kitapları analiz etmeye ve yapı sorunları üzerinde çalışmaya odaklanıyorum. Bizim için çizim yapmaktan çok düşünsel süreçler önemlidir. Bir görsel üzerinden bir hikayenin nasıl oluşturulduğuna, sayfaların geçişinde var olan sürprizlerin önemine, metin, görsel ve formatın nasıl ilişkili olduğu üzerinde duruyorum. Bunlar üç temel unsurdur ve bu mekanizmayı anlamak ve farklı seviyelerde hikaye anlatabilme yeteneğini anlamak çok önemlidir çünkü burada kitabın tüm potansiyeli yatmaktadır. Ayrıca küçükken bizi etkileyen, büyüleyen, hatta korkutan şeylere dalmak konusunda da çok ısrar ediyorum. Çek film yapımcısı Jan Svankmajer’in dediği gibi, en değerli hazineler buradan geliyor. Tam olarak ne hakkında konuşmak istediğinizi en başından bilerek bir hikaye tasarlamaya çalışmaktan çok, kendi kendinize çok iyi açıklayamayacağınız o gizemli ipi çekmekle ilgileniyorum. En başından her şeyi düşünerek bir hikaye anlatmaya çalıştığımız durumda, her zaman daha az sürpriz ve her şeyden önce daha az şiir ve daha az gerçekle karşılaşmış oluruz.
Birlikte çalıştığın yayınevleri ile nasıl bir ilişkin var?
Bu kitaba bağlı. Sanatsal çizgisi bana yakın olan yayıncılarla çalışmaya çalışıyorum. Bu durumda, genellikle sanat yönetmenleri ve tasarımcılar işlerini olağanüstü bir şekilde yapıyorlar ve çok fazla endişelenmeme gerek kalmıyor. Genellikle kişisel projelerimin çoğunu kendi başıma çalışırım ve yalnızca sonunda tasarım konusunu birlikte tartışmamız gerekir. İspanyol yayıncım olan Fulgencio Pimentel, tasarım ve kurguda istisnai bir kalite örneğidir ve bu benim için bir şanstır.
Kitabın ritmi, dinamizmi, renk dengesi, tipografik özellikleri… İllüstratör olarak hepsi işimizin birer parçası. Birlikte çalıştığın yayıncılar sana bu konularda ne kadar özgürlük alanı tanıyor?
Neredeyse tam kontrol bende oluyor çünkü bir resimli kitap çizeri olarak kariyerime bu şekilde yaklaşmak istediğimi düşündüm her zaman. Reklamcılık sektörünü bırakma sebebim de buydu çünkü burada durum tam tersiydi ama ben projelerimi tam kontrollü yapmaya çalışıyordum. Ayrıca, kitap projelerimde başkalarından gelen birçok metni de reddetmem gerekti ve çoğu projenin benim tarafımdan yazıldı ya da yazarla birlikte yazıldı. Bu noktada yayıncıların seçimi de önemlidir, ancak kitaplarınız daha önce kaç kez takdir görmüş olursa olsun, yaptığınız her şeyi yayınlayacaklarından asla emin olamazsınız. Bu karmaşık, bazen sinir bozucu bir konudur. Ben genellikle bitmiş işlerimi yayıncılara teslim ederim ve gerekirse onlarla birlikte düzeltirim. Bazen bazı konularda hemfikir olursunuz, bazılarında ise bir orta yol bulmanız veya vizyonunuzu savunmanız gerekir ve bu da sizi yayınlamak istemeyebilecekleri anlamına gelir. Kendini özdeşleştirmediği bir şeyi yayınlamak istemeyen yazara anlayış göstermeniz gerekir ama aynı zamanda çalışmadığına inandığı bir şeyi düzenlemek istemeyen editörü de anlamalısınız.
İllüstrasyon alanı dışında, başka sanat dallarıyla da ilgileniyor musun?
Üniversitede kendi illüstrasyonlarımla bir kısa film için animasyon çalışmaları yapmıştım. Sinema benim her zaman aklımda olan bir şey. Birçok film izledim ve bunun etkilerinin kitaplarımda da yer aldığını görebilirsiniz. Edebiyatı da resim ve sanat kadar çok severim ve çok okurum. Bazen illüstrasyon ile resim arasında ayrım yapmıyorum, bana iç içe iki sanatsal ifade olarak gözüküyorlar ve er ya da geç resim konusunda daha ciddi olacağımı düşünüyorum. Zaman zaman biraz resim yapıyorum, ama buna ara sıra değil, gerçekten zaman harcamak istiyorum.
Her şeyden önce düşüncenin önem taşıdığı ve günlerin hiçbir şey çizmeden geçtiği o kitabı kurgulama dönemleriyle, resim çalışmalarımı birleştirmek bence iyi bir uygulama. Bazen metindeki bir anlatı talebi, çizim ve resim yapmaktan zevk alamamanıza neden olabiliyor. Sadece zevk almak uğruna çizmek ve bunu sürekli yapmaya devam etmenin, işimde motivasyonu kaybetmemek için hayati önem taşıdığını düşünüyorum ve bunu sürekli kendime hatırlatmaya çalışıyorum.
Değerli sohbetin için çok teşekkürler.
Manuel Marsol Kimdir?
Manuel Marsol (Madrid, 1984) ağırlıklı olarak resimli kitapların yaratılmasına odaklanan bir illüstratör ve yazardır. 2017’de Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın Uluslararası İllüstrasyon Ödülü’nü dört yıl üst üste Sergi için seçtikten sonra aldı. Kazanan çizimler, Carmen Chica ile birlikte yazan Yōkai (Fulgencio Pimentel 2017) resimli kitabının bir parçasıdır.
İlk resimli kitabı Ahab ve The White Whale (Edelvives 2014) ile Uluslararası Edelvives Resimli Albüm Ödülü’nü ve “O tempo do Gigante” (Orfeu Negro 2015) ile V İbero-Amerikan İllüstrasyon Kataloğu Ödülü’nü aldı. Bu kitap daha sonra Portekiz’de en iyi yabancı albüm illüstratörü için Ulusal Amadora BD Ödülü ile tanındı.
Fransa, Portekiz, İtalya, Çin, Japonya veya Güney Kore gibi ülkelerde yayınlanan kitaplarının geri kalanı kitap haritası A minha cidade: Madrid (Pato Lógico 2017), Duel au Soleil (L’Agrume 2018) -Pépite Livre Illustré -Fransa’daki en iyi resimli kitap ve Prix Sorcières- ve La Leyenda de Don Fermín (SM 2018). En son resimli kitabı MVSEVM (Fulgencio Pimentel, Orfeu Negro ve Orecchio Acerbo 2019 tarafından ortak editörlük), Javier Sáez-Castán (İspanyol Ulusal İllüstrasyon Ödülü) ile yapılmıştır. Ayrıca F. Kafka’nın The Metamorphosis (Astro Rey 2015), A. Conan Doyle’un The Cat of Brazil (Ekaré 2016), Sacher-Masoch’un The Venus in Furs (Sexto Piso 2016), The Duelists (Elephant) gibi romanlarını resimledi. Factory 2018) J.Conrad tarafından ve The Dead Man (The Fallen Angel 2018) Horacio Quiroga tarafından. Ayrıca Anagrama, Libros del K.O, Barrett ve Babelia (El País) için kapaklar ve Flying Tiger için animasyonlar yaptı.
Reklamcılık ve Görsel-İşitsel İletişim bölümünden mezun oldu, 2009-2012 yılları arasında reklamcılık alanında sanat yönetmenliği yaptı ve Barselona’daki EINA Okulu’nda Çocuk İllüstrasyonu alanında Yüksek Lisans yaptı. Bologna Kitap Fuarı, Taipei Kitap Fuarı, BD à Bastia (Fransa), Les Estivales de L’illustration (Sarrant, Fransa), CCEMx, FILIJ ve CILELIJ (Mexico City), FIL (Guadalajara) gibi yerlerde atölye çalışmaları ve konuşmalar yaptı. ) ve IAGO (Oaxaca), ayrıca Duo Yun Xuan Müzesi (Şanghay), Tabook (Çek Cumhuriyeti), Tekenpudding (Belçika), Fundação José Saramago (Lizbon), Almeria Western Film Festivali, Billar de Letras (Madrid) ve EASD Picasso (A Coruna). 2017 yılında IED’de (Madrid) resimli kitap dersleri verdi.